Dr. Hüseyin Kâmi BÜYÜKÖZER
Entegre Gıda Endüstrisi kavramının ortaya çıkması ile nasıl bir değişim yaşıyoruz?
Geçmişimizi, yaşadığımız son yüzyıldan önce, yani henüz küreselleşmemiş durumda olan bir dünyadan bahsettiğimiz takdirde, her şeyin daha doğal daha lezzetli, içeriğinde gıdayı korumak, renklendirmek, tatlandırmak, raf ömrünü uzatmak adına menşeinin ne olduğu dahi belli olmayan bir şeylerin katılmadığı bir dönemden bahsetmemiz gerekir. Bu dönemde fastfood yeme kültürü gibi batı modernitesinin İslam toplumlarına adeta dayattığı bir beslenme kültürünün henüz yeme adabımızı, beslenme biçimimizi, alışverişimizi, sağlığımızı henüz tamamen etkisi altına almadığı dönem elbette daha huzurlu daha sağlıklı bir dönemdi.
Endüstriyel üretim sonucunda yaşanan değişiklikler sonucunda maalesef geleneksel ev ekmeğimiz, ev yoğurdumuz, ev tarhanamız, ev mantımız, ev turşumuz vb. gıdalarımız bugün şehirleşme ile market raflarında, alışveriş merkezlerinde diğerlerinin iki katı fiyatları ile yerlerini, yine fabrikalarda üretilmiş, ev tipi yoğurt, köy peyniri, köy ekmeği, köy yumurtası takma isimlerine bırakmıştır.
Yüzyıl önce henüz modernitenin kıskacında bugünkü kadar kalmamış olan tükettiğimiz gıdalarımız, içi katkı maddeleri ile donatılmamış, koruması kendine özgü şartlar içerisinde gerçekleşirken, bugün yerlerini sentetik, doğala özdeş, yapay tatlandırıcılı, renklendiricili olan bir içeriğe bırakmıştır.
Özellikle son 50-100 yıl içinde doğal olmayan, işlenmiş ve katkı maddeleri konulmuş gıdalar, margarin gibi kimyasal yolla katılaştırılmış, ayçiçeği yağı, mısırözü yağı gibi sıcak preslenmiş sıvı yağlar aşırı şekilde kullanılmaya başlanmış; buna karşılık taze sebze, meyve ve tencere yemeklerinin tüketiminde de belirgin bir azalma olmuştur. Bütün bunların sonucunda karşılaştığımız durum ise; gen yapımız ve buna bağlı vücudumuzda gerçekleşen kimyasal reaksiyonlar doğal olmayan yiyeceklerin tümü ile başa çıkacak yeteneğe sahip değillerdir.
Genler ve yiyecekler arasındaki bu uyumsuzluk hali şişmanlık, diyabet, koroner kalp hastalığı, hipertansiyon, felç, ülser, astım, romatizma, müzmin yorgunluk , kanser ve osteoporoz (kemik erimesi) gibi son yıllarda müthiş artış gösteren çok sayıda müzmin hastalığa neden olmaktadır.
Bu hastalıklardan korunmak istiyorsak mümkün olduğunca yıllar öncesine benzeyen helal ve tayyib bir beslenme programı uygulamalıyız. Mahallemizin fırıncısından yayılan mis gibi ekmek kokularını, eve götürürken kiloluk ekmeklerin kenarlarından kopartarak yediğimiz ekmeğin lezzetini artık hasret duyguları içerisinde hatırlıyoruz. Değil mi?
Bu duyguları tekrar yaşamak, bu gün için GİMDES sayesinde, hiç de imkânsız değil artık.