Müslümanların en hassas olduğu ve en gafil avlandığı durumlar da hasta olduğu zamanlardır. Böyle durumlarda ekseriyetle hastamız soluğu, sıfatı doktor olan bir takım insanların önünde alır. Ağrısını, sancısını, hastalığını iyi etmesi için bu insanlardan medet bekler.
Bugün, maalesef şifayı Allah’tan (c.c) bekleyeceğimiz yerde Allah’ın (c.c) kullarından ve de ilaç denilen bir takım maddelerden bekler duruma geldik. Bir hastalıktan ya da bir ameliyattan kalktık mı hemen “hayatımı falan doktora borçluyum”. “falan doktor hayatımı kurtardı” “feşmekân ilaç beni hayata döndürdü” gibi ifadeler kullanırız. Bu ifadelerde dikkat edilirse, farkına varılmadan itikadi bir yanlışlık yapılmaktadır. Hayat veren, şifa veren yalnız ve yalnız Cenab-ı Hak’tır. Bu kudreti Allah’ın (c.c) kullarına yakıştırmakla maazallah şirke girme tehlikesi vardır.
Diğer önemli bir husus ise bugün, ilaç sanayinde maalesef çoğunluk gayrimüslim, kozmopolitlerin ve gafillerin elindedir. Bu yüzden Müslümanlar çok büyük tehlikeler ile karşı karşıya bulunmaktadır. Bu tehlikelerin en önemlilerini sıralayacak olursak: Birincisi; çeşitli gazete ve mecmualarda da belgelendiği gibi bu ilaç sanayisini elinde tutan batılı emperyalist güçler bizim gibi İslam ülkelerinde satın aldıkları şebekeler vasıtası ile birçok ilaçlarını bizim hastalarımızın üzerinde tecrübe etmekte, açıkcası bizleri kobay olarak kullanmaktadır. İkincisi; bu fabrikaların İslami bir inancı ve endişesi bulunmadığı, aksine bazıları İslam düşmanı düşünce ve eylemler içerisinde bulundukları için ilaçlarda dinimizce haram olan pek çok maddeyi çekinmeden, hatta seve seve kullanmaktadırlar.
Mesela Tranon isimli ilaç domuzun guatr bezi (Tiroid bezi) ekstraktından yapılmaktadır. Çocuklara verilen Vidaylin şurup ise bir litre de 5 gr. alkol ihtiva etmektedir. İlaçlarda kullanılan kapsüller jelâtinden imal edilmektedir. Jelâtinin imalatında ise halen büyük çoğunlukla domuz kemik ve derileri kullanılmaktadır. Bazı zamane fetvacıların istihaleye uğradığı palavrası ile domuzdan da olsa helalliğini iddia etseler de Müslümanların uzak durması efdaldir. Cilt merhemi ve kremlerinin pek çoğunda ise maalesef domuz yağı bulunmaktadır. Daha pek çok ilaçları saymak mümkündür. Hazık hekim olma yolunda olan bir doktor kardeşimiz bu konuda akla hayale gelmedik meselelerin bulunduğunu yaptığı kontrollerin sonunda binlerce ilacın içinden ancak 50 civarında ilacı reçeteye yazabildiğini ifade etmiştir.
Bütün bu açıklamalardan sonra Peygamberimiz’in (s.a.v) birkaç hadisini burada zikretmek istiyorum.
“Şüphesiz ki, Allah (c.c) hem hastalık, hemde onu tedavi eden ilaç indirmiştir.”
“Her hastalık için bir deva yaratmıştır. O halde kendinizi tedavi edin, haram ile tedavi olmayın”. (Ebu Davud)
“Şüphesiz ki Allah sizin şifanızı size haram kıldığı şeylerde kılmamıştır”. (Buhari, İbn Mes’ud (r.a)’ dan rivayet edilmiştir.
Bütün bunlara karşı kendimizi koruyabilmek için:
Hastalıklarımızda gizli açık Allah’tan (c.c) korkan Müslüman bir tabib bulmaya çalışmak birinci adım olmalıdır. Bu da yeterli değil, ilaçları bizim de tetkik ve incelemeye tabi tutmaya çalışmamız gerekir. Daha da emniyetli olabilmek için öncelikle şifalı bitkilerle tedavi yolunu kullanmaya gayret etmemiz uygun olur.