Dr. Hüseyin BÜYÜKÖZER
GİMDES’in kuruluşundan hemen bir kaç yıl sonra Teknik Bilim kurulumuz üyeliğini alarak bu güne kadar devam ettiren Hocamız Rahmeti Rahmana kavuştu. Rabbim rahmet eylesin ve makamını cennet eylesin.
Son telefon görüşmemiz bir kaç hafta önce idi. Helal Yaşam Rehberi Dergimize bir yazı yazmaları istirhamında bulunmak için. Pederi Bediüzzaman Said Nursi hazretlerin talebelerinden olup, kendisi de o kaynakta yetişmiş, akademik kariyeri kimya ilmi üzerine idi. Dergimizin yayına başladığı tarihten itibaren pek çok sayımızda Allah rızası için yazılar yazdı ve dergimizde yayınladık. Uluslararası konferanslarımızda konuşmacı olarak bulundu. Helal ve Tayyib yaşam yolculuğumuzda hocamız daima bize yoldaş olmuştu.
Teberrüken, Dergimizin 2009 yılında Aralık ayı 9.cu sayısında yayınladığımız “HER ŞEY SERBEST DEĞİLDİR” başlıklı yazısını tekrar yayınlıyorum.
İnsanların en çok ilgilendikleri konulardan biri de sağlıklarıdır. Bunu göz önüne alan medya organları, sağlık konularından çok bahseder. Neşriyatta ‘reyting’ini yükseltmenin bir yolunun da, insanların sağlığıyla ilgili konulardaki merak ve alakasından istifade etmek olduğu düşünülür ve bilhassa magazin basınında, halka sağlık ile ilgili konularda çeşitli ve geniş neşriyat yapılır. Ancak, genelde yabancı kaynaklara dayalı olduğu için magazin basınının yaptığı bu neşriyatta sağlık meselelerinden, dini olmayan (lâdinî) bir bakış açısıyla bahsedilir. Magazin basınının bu neşriyatında, dinimize aykırı çeşitli konular arasında bazen, şarabın sağlığa faydalarından bahsedildiğine de rastlanır. Her milâdî yılbaşında günah azgınlığı ile Batı’nın sefahatinin taklitçiliğinde daha da ileri gitmek isteyenlere bunu teşvik edici yayınlar yapan magazin basını, alkollü içki içmeyle ilgili tavsiyelerine de geniş yer verir. Misal olarak, bu mevzuda başı çeken yayın holdingindeki akademik ünvanlı bir doktorun, bilhassa miladi yılbaşı öncesindeki sağlık yazılarında “Bu akşam her şey serbest” (?) diyecek kadar yanlış ‘fetva’cılıkta haddini aşması, çok ibret verici bir durumdur.
Yüz binlerce insanı bu şekilde sorumsuzca harama cüretlendirmenin ve haram işlemelerine sebep olmanın ahirette, Mahkeme-i Kübrâda, elbette bir bedeli, cezası olacaktır.
Ankara’da Üniversite öğrencilerinden bir grubun, bir arkadaşlarının evinde gece yarılarına kadar yılbaşı gecesinde eğlenmek için bir araya gelip (muhtemelen içkili olduklarından), doğal gaz bacasının kaçağını fark edemeyerek hayatlarını kaybettiklerinin haberi, ertesi gün ilk haberler arasında verildi. O ölen öğrenciler, âhirette Mahkeme-i Kübrâda hak alabilmek için, “O gün okuduğumuz gazetede, büyük puntolarla “BU AKŞAM HER ŞEY SERBEST” büyük başlıklı yazısını okumamız da bu halimizin sebeplerinden biri olmuştur.” diyebilecek olmaları, ihtimalden uzak mıdır?
Allah bize verdiği rızıkların helal ve temiz olanlarını seçip almamızı emrediyor ve bizi dünyada bu seçimimizle ilgili de imtihan ediyor. En basit, kolay ve ucuz bulunan rızıklarda en fazla şifa verici unsurları bizim istifademize veriyor. Sadece kepekli buğdayın bile, bize gıda olarak ve bazı hastalıklardan korunabilmekte ne kadar çok faydaları bulunuyor. Etrafımıza baksak; canlı, cansız bütün kâinat, Allah’ın “eşref-i kile mahlükáť” olarak yarattığı insan cinsine hizmet ediyor. Güneş, gece-gündüz her an, yüz elli milyon km mesafeden dünyamızı çekmese, 270 derece soğuk ve karanlık uzaya savrulup helak olmaz mıyız? Güneşin dünyamızı bu çekiminden başka, bizim için hayati önemi, ne kadar büyüktür.
Yeryüzündeki toprağın, yerüstü ve yeraltı su kaynaklarının, atmosferin, rüzgarların, yağmurun, karın, yer altındaki çeşitli maddelerin, petrolün, doğal gazın ve meyvesinden, çiçeğinden, kökünden, yaprağından, gövdesinden, gövdesindeki kabuktan, çekirdeğinden istifade ettiğimiz çeşitli bitkilerin, zehirli bir böcekten çıkıp bize şifa kaynağı olan balın, akılsız bazı hayvanların süt, et, yağ, deri, yün, kemik, hatta boynuzunun bizim istifademize verilmesini düşünelim.
Bunları bizim istifademize veren kimdir?
Kuran’da da bahsedilen, bize nimet olarak verilmiş meyvelerden birisi de üzümdür. Çeşitli üzüm cinslerini yaş ve kuru haliyle meyve olarak yiyebileceğimiz gibi ondan yapılan üzüm suyu, pekmez, bulamaç, sirke, vs. halinde şifalı ve helal gıda olarak da tüketebiliriz. Hal böyle iken onu alkole dönüştürüp almak, Allah’ın koyduğu yasağı çiğnemektir. Helal dairesi geniş, ihtiyaca ve keyfe kâfi iken, harama talip olanlar, bu yanlış seçimlerinden dolayı mesul ve cezaya müstahak olmaktadır. Aklımızı ve cüzî irademizi nasıl kullandığımızla ilgili olarak, Allah her konuda olduğu gibi bu konuda da bizi imtihan ediyor. Yiyecek ve içecek olarak bize helal kıldıklarını araştırıp almaktan başka, Allah’ın bize yasakladığı şeylerle tedavi olmamak konusunda da seçimimizi doğru yapmanın imtihanını oluyoruz. Bu imtihanda Allah’ın yasakladığından vazgeçmeyenler, bundan cezalandırılabileceklerini düşünmemekle kendilerini büyük bir manevi tehlikeye atmış oluyorlar.