Tüm İslam aleminin Ramazan Bayramını kutlar, hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ederiz.
Bayram, insanları kaynaştırıp bir araya getiren en güzel vesilelerden biridir. Öyle ki, bayramda şahlanan yardımlaşma ve hediyeleşme ruhu yalnızca hayatta olanlara bağlı kalmaz, dünyadan gidip kabirlerinde bir Fatiha bekleyenlere kadar uzanır. Onların bu dileğini yerine getirmek için Mü’minler bayramda kabirleri ziyaret ederler; ruhlarına Kur’ânlar, Fatihâlar ve dualar okuyarak onları da sevindirirler.
Ramazan Bayramının Mü’minler arasında ayrı bir yeri vardır. Çünkü Ramazan Bayramı, her gün tutulan orucun iftar vaktindeki sevinci gibi, tutulan bir aylık orucun toplu bir iftar sevincini ifade eder. Bir ay gibi uzun bir süreyle, özellikle Ramazan’ın yaz mevsimine denk geldiğinde sıcak günlerde nefislerine oruç tutturan Mü’minler, sabır imtihanını vererek manevi sorumluluktan kurtulmanın sevincini Ramazan Bayramı’nda yaşama imkânına kavuşurlar.
Ramazan ve Kurban bayramları Hicretin 2. yılından itibaren kutlanmaya başlanmıştır. Ramazan orucu da ilk defa bu yıl farz kılınmış, bu ayı oruçla geçiren Mü’minler sonraki ayın (Şevval) ilk üç gününü bayram olarak kutlamışlardır. Bu sebeple bu bayrama Ramazan Bayramı denmiştir.
Bayram sabahı Müslümanlar, namaz için camilerde toplanınca, Allahü Teâlâ, meleklere, “İşini yapıp ikmal edenin karşılığı nedir?” diye sorar. Melekler de “Ücretini almaktır” derler. Allahü Teâlâ da, “Siz şahit olun ki, Ramazandaki oruçların ve namazların karşılığı olarak kullarıma kendi rızamı ve mağfiretimi verdim. Ey kullarım, bugün benden isteyin, izzet ve celâlim hakkı için istediklerinizi veririm.” buyurur. (İmam Beyhaki)
İslam ümmetinin daha şuurlu, daha güçlü, daha dertsiz ve tasasız, daha mutlu olduğu nice bayramlara erişmek dileği ile…
GİMDES ve Dünya Helal Vakfı Başkanı
Dr. Hüseyin Kâmi BÜYÜKÖZER