Küresel bir Dünyada mal ve hizmet ticaretinin kolaylaşması ve yaygın hale gelmesi sebebiyle 1960’lı yıllardan itibaren ürün ve hizmetlerin standart hale gelmesi, belirlenmiş bazı kriterlerin aranması suretiyle özellikle ticari işletmeler ve üretim tesisleri kalite yönetim sistemi kurma ve idame etmeye başlamışlardır. Böyle bir yaklaşım imalatın kontrol altında olmasını, her işlemin kayıt altına alınmasını, kişiye bağımlı yönetim yerine kurumsal yönetim tarzını ihdas etmeyi, üretimin geçmişinin sorgulanıp analiz edilebilmesini mümkün kıldığı için yaygınlaştı. Öncelikle batıda başlayan kalite sistemi kurma eğilimi, bilahare Asya’da yayıldı. 1990’larda Çin firmaları diğer pazarlara açılmanın bir yolu olarak kalite yönetim sistemi kurmayı ilk hedef seçtiler ve ISO 9000 sistemine sahip olmayan neredeyse hiç Çinli firma kalmadı. Ülkemizde de aynı yönelim 1990’ların ortalarında başladı. İhracata teşvik edilen firmalar çalışma sahalarına göre bir şekilde bir veya daha fazla sistem kurmak durumunda kaldılar. Bazı ithalatçı ülkelerin mal alımında çeşitli belgeleri zorunlu kılmaları, bu akımı hızlandırdı.
Gerçek Bir Kalite Yönetim Sistemi
• İşletmenin etkin ve iyi yönetilmesini,
• Çalışanların kaliteye ortak ve sorumlu olmalarını,
• Müşteri beklentilerinin bilinerek müşteri memnuniyetinin dikkate alınmasını,
• Kalitesizlik maliyetini azaltmayı ve kayıpları düşürmeyi,
• Gelişim için dinamik alt yapı oluşmasını,
• Ürün kalitesinin standart olmasını,
• Firmanın iç etkileşim ve iletişimi,
• Şirket veya işletmenin kurumsallaşmasını,
• Rekabet gücünün artmasını sağlar.
Buraya kadar gayet güzel ve etkileyici. Keşke böyle olsaydı.
Dünyanın en büyük Müslüman nüfusüna sahip ülkelerinden Endonezya’da uluslararası A… firmasının ürettiği 3000 tondan fazla ürününde domuzdan elde edilmiş katkı tespit edildi. Bazı ihbarlar üzerine polislerin kuşattığı bu dev fabrikada yapılan aramalarda domuz katkılarının daha ekonomik olması sebebiyle uzun bir süredir imalatta kullanıldığı, firmanın Helal sertifikası ile birlikte uluslararası geçerliliği olan kalite yönetim belgeleri olmasına rağmen sadece daha fazla para kazanmak amacıyla reçetede bilerek değişiklik yaptığı ortaya çıktı. Nihayetinde adli ve idari soruşturmalar açıldı ise de olan Müslüman tüketiciye oldu. Açık açık haram olduğu bilinen domuz, Müslüman bir ülkede Müslümanlar eliyle Müslümanlara tükettirildi.
İlaç ve ecza üretimin olmazsa olmaz sistemlerinden biri olan GMP’ye sahip Çinli bir firmanın, “uygun fiyat ve evsafta” domuz bulamadığı için bilerek başka bir hayvandan alınan katkıyı ürettiği heparinlerde kullandığı ortaya çıktı. Ticari kaygılardan kaynaklanan bu olay, tespit edilebildiği kadarıyla 81 kişinin ölümü ve 785 kişinin ciddi biçimde rahatsızlanmasına sebep oldu. İhracata açılmak isteyen yerli bir firma, müşterisinin ISO kalite belgeleri ile CE belgesi istemesi üzerine kara kara düşünürken bir dostunun verdiği fikirle çok cazip bir fiyata ISO ve CE belgelerini bir hafta içinde satın aldı. Hatta “kalite firması” iyi ilişkilerinden dolayı bedelsiz olarak 1 yıl geçerli Helal Sistemi belgesi hediye etti. Böylece bu firmamız Helal belgeli ürünlerini uluslararası piyasalarda pazarlama şansına sahip oldu.
Çok ünlü bir firmanın yöneticisi, bir hafta sonra yapılacak kalite sistem denetimi için yeteri sayıda pozitif müşteri geribildirimi toplayamamıştı. Bir akşam mesaiden sonra anket formlarını önemli müşterileri adına gerektiği gibi doldurup farklı kalemlerle imzalayarak dosyayı hazırladı. Denetimden elbette çok iyi netice ile geçti.
Yukarıda verilen örnekler çoğaltılabilir ancak bizim konumuz Helal belgesinin alelade bir kağıt parçası olmadığını, insan yapımı kalite sistemlerine dayanarak Helal belgesi verilmesinin son derece yanlış ve sakıncalı olduğunu vurgulamak. Yukarıda Kalite Yönetim Sisteminin faydalarını sıralamıştık. Dikkat edilirse hiçbir maddede insan veya tüketici esas alınmıyor. İşin odağı işletmenin daha etkin çalışması ve standart imalat yapması. Öte yandan, yazılan standartlar iyi düşünülerek uzun yıllar içinde hazırlanmış olabilir. Ancak mühim olan uygulamasının nasıl yapıldığıdır.
Helal belgesi kaynağını İslam Dininden alır ve tüm referansları Kur’an ve Sünnet olmak zorundadır. Din bir inanç meselesi olduğuna göre, Helal belgesi de aynı inanca dayanır. Belge alan üretici, yukarıdaki örneklerde olduğu gibi kendi menfaatini ön plana çıkardığı zaman imalatında kendi cebini düşünerek hareket eder. Halbuki Helal belgesi ürün veya hizmet üreticisinin işini Allah’tan korkarak yapmasını dikte eder. Yanlış yaptığı zaman cezasının sadece bu dünyada değil, Allah’ın huzurunda da vereceğini bilir. Bunun sağlanması için ise Helal belgesinin muteber ve İslami bir kuruluştan alınması elzemdir. Sahibi veya yöneticisi gayrimüslim olan firmalarda Müslüman Helal Koordinatörü olması bu sebeple zaruridir.
GİMDES olarak, çeşitli sebeplerle batının icat edip dayattığı adı kalite belgesi veya kalite sistemi, yönetim sistemi gibi araçlara itibar etmiyoruz. Bir firmanın ISO, GMP, HACCP veya ismi ne olursa olsun kaynağını İslam’dan almayan bir sistemi kurmuş ve işletiyor olması Helal belgesi verilmesini sağlamaz veya kolaylaştırmaz. Bu tür belgeler ilgili firmanın işine yarıyorsa da Helal sertifikası alımında hükmü yoktur. Olmamalıdır. Bu vesileyle buradan dünyadaki diğer kurum ve kuruluşları, Helal sertifikalandırma süreci esnasında İslami olmayan sistem belgelerini dikkate almamaları konusunda uyarmayı bir kez daha görev biliyoruz.
EN GÜVENİLİR KALİTE SİSTEMİ HELAL VE TAYYİB KALİTE SİSTEMİDİR