Allah’ ın ipine sımsıkı sarılın … Âli İmrân Süresi 103. ayet
WHC, İslam ümmetinin yüzyıldır kaybettiği Helal ve Tayyib yaşam tarzına dönüşünü sağlamak amacıyla helal sertifikalandırma kurumlarını bir çatı altında toplayarak bu sorumluluğu yüklenmiştir.
DÜNYAYI YÖNLENDİREN KÜRESEL KURUMLAR
Gıda ve Tarımda: FAO (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü), Sağlıkta: WHO (Dünya Sağlık örgütü), Siyasette: UN (Birleşmiş Milletler), Güvenlikte:NATO (Kuzey Atlantik Paktı), Ticarette: WTO (Dünya Ticaret Örgütü), Ekonomide: IMF (Uluslararası Para fonu), Yargıda, ICC (Uluslararası Ceza Mahkemesi ), Çevre de UNEP (Dünya Çevre Programı), Ürün kalitesinde ISO gibi kurumların hepsi gayrimüslim ve emperyalist devletlerin emrindedir.
Bu kurumların belirlediği standartlarla insanlar hayatlarının büyük bir kısmını devam ettirmektedirler. Gelecekte bu kurumların standartları daha da artarak bütün insanların yiyeceklerini, zevklerini, hayat biçimlerini ve hayat şartlarını daha da yoğun bir biçimde etkilemeye başlayacaktır.
Küreselleşmede bu hızlı gelişmenin en önemli problemi bu kurumlardaki kriterlerin genellikle bize ait olmayan anlayış ve kültürlerin tek rengini içermesidir. Oysa dünya; başta islamla birlikte çeşitli dinleri, inanç biçimlerini paylaşan toplulukları, grupları vs. ile çok renkli görüntü içermektedir. Her renk bu sistem içerisinde yerini almak istemektedir. Özellikle dünya nüfusunun %25’ ini oluşturan ve önemli bir yer tutması gereken İslam Ümmetinin ismi bile geçmemektedir.
Pazara sunulan gıda ürünlerinin birçoğu tek taraflı küresel standartlara, kriterlere, işletim sistemlerine, denetim sistemlerine ve proseslere göre sertifikalandırılmaktadırlar. Küresel kabul edilen bu standartlar, kriterler, prosesler, denetim sistemleri, geleneksel ve dini hassasiyetleri dikkate almamaktadır. Oysa özel hayata inildiğinde çok farklı kriterlerin yaşam bulduğu görülmektedir. Dinlerin özellikle İslam dininin, kendi toplulukları içerisinde özel hassasiyetleri olduğu bilinmektedir.
Örneğin Alkolsüz içecekler kriterine göre 3 g/L. den daha az alkol içeren içecekler birçok batı güdümlü Gıda Mevzuatında ‘Alkolsüz İçecek’ olarak sınıflandırılmaktadır. Bu ürünlerin üretim ve satışına izin verilmekte, etiketlerinde de ’’ alkolsüz içecektir ’’ diye yazılmaktadır. Oysa İslam dininde Alkol için ’’ azı da çoğu da haram ’’ diye nitelendirilmiştir. Bu kriterlerde üretilen bir ürünü bir Müslüman normalde tüketmemelidir. Bu olay Müslümanlar için diğer küresel standart ve kriterler hakkında olumsuz bir önyargı veya tereddüt oluşturmaya neden olmaktadır.
Mesela, mayalı veya jelâtinli gıdalara; tıbbi ve kozmetik ürünlerine karşı, hammadde kaynaklarının, domuz veya alkol olması ihtimali nedeniyle, Müslümanlar arasında giderek artan büyük bir tedirginlik yaşanmaktadır. Çünkü İslam âleminde hammadde olarak domuz ve alkole karşı, miktara bağlı olmayan, özel bir hassasiyeti mevcuttur.
Küresel üreticiler (çok uluslu şirketler), Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Dünya Sağlık Örgütü (WHO) gibi küresel kurumlar ise Alkolsüz içeceklerde de olduğu gibi ‘tüketici çeşitliliğinin’ spesifik ölçü ve değerlere karşı hassas davranmadıkları bilinmektedir.
Bugün dünya üzerinde 2 milyar Müslüman yaşamaktadır. Neden onların da yukarıda saydığımız kurumlara benzer kurumları yok? Bu can alıcı soruyu hep birlikte birbirimize sormalıyız. Yüz yıldır Batı mantalitesi kontrolünde kalmış İslam alemi, yaşamak zorunda bırakıldığı yaşam sistemini değiştirmek ve kendi inanç sisteminin gereklerine uygun bir yaşam sitemini oluşturmak zorundadır. Bu yaşam sisteminin adı kısaca HELAL VE TAYYİB YAŞAM SİSTEMİ olacaktır. Bu adı Allah (cc) Kutsal Kitabımız’ da bildirmektedir. O halde Müslüman ümmetin yeni yaşam sisteminin standardı da Helal ve Tayyib Yaşam Standardı(HTYS) olacaktır.